Ramazan'ın ardından kutlanan Ramazan Bayramı ne zaman? Özellikle çalışanlar Ramazan Bayramı tatilinin ne zaman olacağını merak ediyor.
Ramazan Bayramı Arefe, 16 Temmuz Perşembe Ramazan Bayramı 1. Gün, 17 Temmuz Cuma Ramazan Bayramı 2. Gün, 18 Temmuz Cumartesi Ramazan Bayramı 3. Gün, 19 Temmuz Pazar
Bayram İçin En Güzel Tatlı Seçenekleri nevigurme de
Türkiye’ye 1938 yılında eski Yugoslavya’dan göç eden Harun ile oğlu Arslan Efendi’nin ‘’Arslan Boza’’ adıyla satmaya başladıkları boza, lezzeti ve gelenekselliği bozulmadan 1946 yılından bu yana da 76 yaşındaki Bayram ve dördüncü kuşak oğlu Beyazıt Pekgeçgil tarafından bugün hala üretimi yapılarak, tezgahlarda satılıyor.
Hammaddesi darı olan bozalarının geçmişteki lezzetini halen taşıdığını ifade eden Pekgeçgil, ‘’Bozamızı piyasadaki benzerlerinden ayıran en büyük özelliği yüzde yüz organik olmasıdır. İyi bir boza en fazla bir hafta dayanır ve tadı da hafif ekşimsidir. Kış mevsiminde çıkardığımız bozanın hammaddesi darıyı bulmakta zorlanıyoruz. Yine de eski esnaf olduğumuz için özel darı ekenlerin ürününü alıyoruz. Bozamızı, işyerlerinde satan esnaf ve tüketicilerimize teşekkür ediyorum’’ dedi.
Bozada A, B, C ve E vitaminlerinin bulunduğunu vurgulayan Pekgeçgil, ‘’Bozamızı çocuk emziren annelere süt yapıcı özelliğinden dolayı tavsiye edebiliriz. Ayrıca zengin vitamin çeşitliği nedeniyle sporculara öneriyoruz. Boza iyi bir bağırsak koruyucusu, zihin açıcı ve sakinleştirici’’ diye konuştu.
Cumhuriyetin ilk yıllarında, ülke kalkınma ve sanayileşme sürecine girmiş, bugünkü ekonomimizin temellerini oluşturacak bir mücadele içindedir. Ticaretin daha çok Musevi ve Ermeni vatandaşlarımızın elinde olduğu yıllarda Mustafa Kemal ATATÜRK her bölgenin gelişmesi ve kalkınması adına, bölgede ticaret yapabilecek kişileri teşvik etmiş, YARDIMCI markası da bu teşvikler sayesinde Cafer YARDIMCI tarafından kurulmuştur. Yaşar YARDIMCI’nın devraldığı firma zorlu bir gelişme sürecinin ardından bayrağı Mustafa YARDIMCI’ya teslim etmiş bugünkü kurumsal yapısına kavuşmuştur. Mustafa YARDIMCI’nın oğulları Doruk YARDIMCI ve Demir YARDIMCI ile ivme kazanan şirket, kendini güncelleyerek alanında teknolojiyle birlikte gelenekten kopmadan üretimine devam etmektedir.
Edirne Peyniri ;
Edirne’nin beyaz peyniri bütün Türkiye’de ünlüdür. Edirne’nin en ünlü ürünlerindendir. Piyasada bulunan beyaz peynirler uzun yıllar “Edirne Peyniri” olarak adlandırılmıştır. Bölgede sütün bol ve kaliteli olması ve işlenen sütün peynir olarak buzhanelerde uzun süre kalmasıyla Edirne Peyniri tam yağlı ve lezzetli olarak ününü bütün dünyaya duyurmuştur. Bu gün eski önemini biraz kaybetmiş olmasına rağmen, Edirne Peyniri çok aranır ve tutulur.
1930’larda Trakya’da yılda ortalama 2000 ton beyaz peynir üretildiği bunun yarısından fazlasının Edirne’den sağlandığı biliniyor.
Edirne’de beyaz peynirin kendine özgü yapılış biçimi vardır.
Süt önce 70 derece kadar kaynatılır. 30 dereceye kadar soğutulur ve mayalanır. Mayalama sıcaklığı hava koşullarına göre değişir. 1.5 saat sonra telemesi oluşur. Çendere bezlerine alınır, süzülmeye bırakılır. Bu işlem yaklaşık 3.5 saat sürer, sonra kalıplar halinde tuzlu suya yatırılır, tenekeye dizilir. Buzhaneye gönderilir. Buzhanede 45 günde lezzetini alır , satışa hazır olur ve satışa sunulur.
Tam yağlı koyun sütünü işleyen bölge mandıraları her yıl Nisan ayında açılarak sütü işlemeye başlarlar. Arz ve talebe göre peynir bazen buzhane görmeden de taze olarak piyasaya çıkabilir.
Türkiye'nin Avrupa'ya açılan kapısı Kırklareli . Havası soğuk insanı sıcak güzel bir Rumeli şehri Kırklareli. Kısa bir tur için tarihinden bugüne 14 fotoğraf ile KIRKLARELİ...
Antik Çağda Akropol denilen yüksek bir tepe üzerindeki kalenin tarihçi Prokopios, Balkanlardan gelen barbar akınlarını önlemek amacıyla yapıldığını yazmıştır. Kalenin yapım tarihi kesin olmamakla birlikte, duvarlarındaki devşirme yapı malzemeleri Bizans öncesi yapıldığına işaret etmektedir. MS.VI.yüzyılda Iustinianus’un kaleyi onardığı kaynaklarda geçmektedir.
Ana girişi kuzeyde olan kale, doğu-batı doğrultusunda uzanmakta, güneyinde sur duvarı ile birleşmektedir. Denize bakan tarafta iki tane çok köşeli kulesi vardır. Bunlardan sağdaki yıkıldığından günümüze ulaşamamıştır. Batıdan uzanan sur duvarı ise içeriye doğru bir eğim yaparak güneyden gelen duvarla birleşmektedir. Böylece kalenin bu bölümü yarım kubbe biçiminde olup, Meriç Nehri’nden gelecek tehlikelere karşı savunmayı güçlendirmektedir. Kuzey-doğu köşesindeki köşeli kule batı yönünde yine köşeli bir yarım kubbe ile çıkıntı yapmaktadır.
XII.yüzyılda onarılan kalenin yapı malzemesini kesme taş, tuğla ve antik mimari parçalar meydana getirmiştir. Kaledeki antik mimari parçalar bugün Enez’in ev ve bahçelerinde görülmektedir.Kalenin içerisinde Enez’in simgesi özelliğini taşıyan Enez Ayasofyası, mozaik döşemeli küçük bir kilise ve bir de şapel olarak kullanılmış bir mağara vardır. Burada bulunan Pan ve dans eden su perilerini tasvir eden bir kabartma Edirne Müzesi’ne götürülmüştür. Kalenin anıtsal giriş kapısı yanındaki duvarda da beyaz mermerden bir Trak süvarisinin tasviri vardır. Ayrıca kale içerisindeki sivri Osmanlı kemeri de yapının Türkler tarafından kullanıldığına işaret etmektedir.
Kırklareli' nin Vize ilçesine bağlı, tarihi ilkçağa değin uzanan bir balıkçı beldesidir. İstanbul'a 164 km, il merkezine 92 km, ilçe merkezi Vize' ye ise 38 km uzaklıkta yer alır. Belde, tarihi varlıkları, Istrancaların bağrından kopup gelen akarsularının yeşile bezediği zengin doğası, ancak bir yürüyüş mesafesi kadar uzaklıkta falezler oluşturan girintili çıkıntılı kıyıları arasında keşfetmeye hazır koyları, hele ki Karadeniz'in ve akarsularının sunduğu lezzetli balıklarıyla tatilcilerin gözdesi olmuştur.
Ulaşım...
Kıyıköye ; İstanbul istikametinden en alternatif güzergahı TEM Karayolunun Çerkezköy Gişelerinden çıkışı ile Çerkezköy'ün çevre yolundan Kapaklı Beldesini takiben Büyükyoncalı üzerinden Saray İlçesine gelmek suretiyle şehir içinden Kıyıköy Tabelasını takip ederek Güngörmez Köyü ve devamında Bahçeköyü geçerek gelinebilir. Kıyıköye ; Edirne,Kırklareli istikametinden en alternatif güzergah Pınarhisar yolu üzerinden Vize İlçesine gelmek suretiyle vize içinden Kıyıköy ayrımından Kıyıköye ulaşabilirler. Kıyıköye ; (Güney ve Güney batı yönünden) ise;Tekirdağdan Çorlu ilçesine gelerek Çerkezköy ilçesinin Hastane yolundan Çevre yoluna bağlanarak Kapaklı-B.Yoncalı-Saray İlçesinden Kıyıköy tabelasını takiben sırasıyla Güngörmez Köyü ve Bahçeköyü takiben Kıyıköye gelebilirler.
Kıyıköy Hakkında ... Beldenin bilinen en eski adı Salmydessos' tur. "Pırıltılı, kutsal, güzel yer" manasına gelmektedir. Dil bilimi uzamanı Bilge UMAR' ın tesbitlerine göre ise, M.Ö. 400'lerde Helenler bu bölgeye " Bal yiyenlerin yurdu",ve"Darı yiyenlerin yurdu" demişlerdir. Zira yaşam biçimlerine göre isimlendirilen Trak boylarından sebep böyle anıldığı ileri sürülmektedir.
M.Ö. 500' lü yılların ilk çeyreğinde Pers İmparatoru Darius' un kudretli orduları önünde Anadolu' dan Balkanlar' a doğru kaçan Lidya' lılarca yerleşim olarak kurulduğu düşünülmektedir. Tarih içerisinde Traklar, Persler, İskitler, Medler, Ceneviz kolonileri gibi birçok medeniyeti gören Kıyıköy daima önemli olagelmiştir.
Adı burayla anılan en önemli kişilik ise, tarih sahnesine "Roma' yı yakan adam" olarak geçecek, Trakya valisi iken Kıyıköy' e sayfiyeye gelen Neron' dur. Roma ve Bizans dönemlerinin izlerini bugün bile beldede görmek mümkündür. İmparator Jüstinyen döneminde yapılan ve hala ayakta duran surlar, buranın bir kale-kent olarak da çok önemli görüldüğüne işaret eder.
Yönetim merkezleri olarak Vize' yi seçen Roma ve Bizans kral ve prensleri, bir sayfiye yeri olarak Kıyıköy' ü hep önemsemişlerdir. Hatta Osmanlı döneminde, Istrancalardaki av partileri sonrasında dinlenmeye çekildikleri yer olarak Kıyıköy' den sıkça bahsedilir.
Tarih içinde, Osmanlı Rus Savaşı sonrası Ruslar' ın, Balkan Savaşları sonrası Bulgar ve Yunan işgallerini yaşayan Kıyıköy, tarih kitaplarında adı geçen o tarihi sınır hattının da bir ucunda yer almıştır. "Midye-Enez Hattı..." Zira yakın zaman kadar beldenin bilinen adı Midye' dir. O dönemler Rum ve Bulgar nüfusun da ağırlıklı yaşadığı bölgeye, mübadele sonrasında denizciliği iyi bildikleri için Selanik göçmenleri yerleştirilir. 1960' lara kadar Midye olarak bilinen beldenin ismi, bunun yabancı bir isim olduğu savına saplanılarak Kıyıköy olarak değiştirilir. Kıyıköy'ün etrafında Jüstinyen döneminde ( 527-565 ) yapılan kale duvarlarından bahsetmiştik. Savunma kalesi görünümü arzeden Kıyıköy surlarında yer alan gizli tüneller, sarnıçlar, savunma hendekleri tahrip olarak günümüze gelmiştir.
İğneada'nın lagün, göl ve dere gibi farklı sulak alanlarında bilinen 30 balık türü yaşamaktadır. Bu balık türlerinden 8'i Bern Sözleşmesinde "korunması gereken tür" ilan edilmiştir. Bunlar; Dere Hamsisi (Chalcalburnus chalcoides). Deniz İğnesi (Syngnathus abaster), Tatlısu Kaya Balığı (Neogobius fluviatilis), Kurt Balığı (Aspius aspius), Noktalı İnci Balığı (Alburnoides bipunctatus), Acı Balık (Rhodeus amarus), Taş Yiyen Balık ı (Cobitis taenia) ve Kababurun Balığıdır (Chondrostoma nasus). Balık çeşitliliğinin en fazla olduğu Mert, Erikli ve Saka lagün gölleri, üreme, beslenme ve korunma amacıyla denizden tatlı suya veya tatlı sudan denize göç eden kefal (Mugil cephalus) ve gümüş balığı (Atherina boyeri) gibi balık türlerine de ev sahipliği yapmaktadır. Bir tatlısu gölü olan Hamam Gölünde kerevit, alanı besleyen derelerin Istranca Dağları'ndan çıkan kaynaklarında ise kırmızı benekli alabalık (Salmo trutta) yaşamaktadır.
ACI BALIK (Rhodeus amarus) :
Etlerinin acı olması nedeniyle bu isimle anılırlar. Sazangiller familyasından olup 8-10 cm uzunluğundadır. Üreme¬leri için midyelere ihtiyaçları vardır. Dişisi yumurtalarını yumurtlama boru¬su aracılığıyla bazı midye türlerinin arasına bırakır, erkeği de spermlerini bunların yanına bırakır, çıkan yavrular bir ay sonra midyeyi terk eder.
KURT BALIĞI (Aspius aspius) :
4-5 yaşındaki erişkinleri 50-55 cm uzunluk ve 2-3 kg ağırlığa ulaşır. Genç¬leri sürüler halinde dolaşır. Yırtıcı ve obur gençlerin besinleri her cinsten küçük su hayvanları ve su bitkilerinden oluşur. Yalnız gezen erginlerinin besin¬lerini ise küçük balık türleri, kurbağa¬lar, su sıçanları ve su kuşları oluştu¬rur.
HAS KEFAL (Mugil cephalus) :
Ömürleri 10-15 yıl arasında olup ge¬nellikle erkekleri 4. ve dişileri 5. yıl da cinsi olgunluğa ulaşır ve genellikle 30 ile 50 cm arasında olur. Dipte ya¬şayan küçük canlı organizmalarla bes¬lenir. Yemlenmek üzere denizlerden tatlı sulara ve yumurtlamak üzere tek¬rar denize göçerler.
DERE HAMSİSİ (Chalcalburnus chalcoides):
Uzunlukları en fazla 40 cm kadardır. Renkleri; sırtta esmer gri, yan tarafları ve kann bölgesi gümüş beyazdır. Bazen sırt tarafında yeşilimsi esmer yansı¬malar görülür. Gruplar halinde gezer¬ler, tatlı su formları olmalarına rağmen, bazen acı sulara da geçiş yapabilirler.
DENİZİĞNESİ (Synğnathus abaster) :
12-18 cm uzunluğunda, ağzı boru biçiminde, karın yüzgeçleri olmayan bir balıktır. Dişinin yumurtalarını ve genç yavruları erkek, karın kıvrımından yapılmış bir kese içinde taşır, insan gıdası bakımından hiçbir ekonomik değeri yoktur.
KIRMIZI BENEKLİ ALABALIK (Salmo trutta) :
Genellikle hızlı akan ve soğuk ve oksijeni bol olan suları tercih ederler. Ancak, durgun sularda da bulunabilirler. Boyları 30 cm kadar olabilir. Daima tatlı sularda kalan formlardır. Üreme dönemleri diğer tatlı su balıklarının aksine Kasım-Aralık aylarındadır. Cinsel olgunluğa 2-4 yaşlarında ulaşır¬lar.
GÜMÜŞ BALIĞI (Atherina boyeri) :
Boyları en fazla 15 cm kadardır. Bu tür genellikle küçük sahil formu olarak bilin¬mekle beraber, denizle bağlantısı olan göl¬lerde de yaşayabilir. Bu tür, zaman zaman bulunduğu ortamdaki diğer balıkların yumur¬talarını tükettiklerinden fauna İçin zararlı olmaktadır.
TAŞ YİYEN BALIK (Cobitis Taenia):
Yetişkinleri 8-10 cm büyüklüğündedir, ge¬nellikle sığ, tabanı kumlu sularda yaşar. Sık sık kendini başı ve kuyruğu dışarıda kalacak şekilde kuma gömer. Bu gizli ve gece yaşantısı kendisini düşmanlardan ko¬rumaya yarar. Dipte dolaşan küçük canlı¬larla beslenir. Nisan-Haziran aylan arasın¬da yumurtlar.
Selimiye Camii Edirne'de bulunan, Osmanlı padişahı II. Selim'in Mimar Sinan'a yaptırdığı camidir. Sinan'ın 90 (bazı kitaplarda 80 olarak geçer) yaşında yaptığı ve "ustalık eserim" dediği Selimiye Camii gerek Mimar Sinan'ın gerek Osmanlı mimarisini
Dupnisa Mağarası Kırklareli ilinin Demirköy ilçesinin Sarpdere Köyü sınırları
içerisinde, köyün 5 - 6 km güneybatısında yer almaktadır ve Trakya'nın turizme açılmış tek mağarasıdır. Üç girişe sahip bir yeraltı sistemi olan mağaranın